M Beden Kaç Kilo ve Boy? Bir Giysi Kabini Hikayesi
Kayseri’nin soğuk kış günlerinden birinde, bir mağazanın vitrininde yeni koleksiyonları görüp içeri girdiğimde, hiç beklemediğim bir şey yaşadım. O gün, sadece birkaç dakika önce bana normal gelen her şeyin, bu kadar duygusal ve derin olabileceğini fark ettim. Ve her şey, “M beden kaç kilo ve boy?” sorusuyla başladı.
Bir Giysi Kabini Savaşı
O sabah, kahvemi yudumlarken, o günü sıradan geçireceğimi düşünüyordum. Günün ilk ışıkları Kayseri’nin dar sokaklarına vurmuş, her şey sakin ve sessizdi. Fakat içinde bulunduğum o mağaza, hiç beklemediğim bir şekilde hayatımın dönüm noktalarından birine ev sahipliği yapacaktı.
Giysi kabininde, önümdeki M beden elbiseye bakarken, aklımda başka bir soru vardı: “M beden kaç kilo ve boy?” Sadece bu sorunun cevabını öğrenmek istemiyordum, bu bir tür içsel savaştı. Son yıllarda, bedenimle barış yapmaya çalışıyordum ama bir türlü o barışı bulamamıştım. M beden, tam olarak ne demekti? Gerçekten herkes için aynı şey miydi? Boyum ve kilom ne olursa olsun, bu elbise bana uyacak mıydı? İçimdeki sesler birbirine karıştı.
Bedenimle olan bu savaş, yıllardır devam ediyordu. Aynaya her bakışımda, bazen “Evet, bugün gerçekten kendimi seviyorum” diyebiliyordum, bazen de “Hadi, biraz daha sıkı çalış, belki o zaman istediğin gibi olursun” diye düşünüp, kendimi daha fazla zorlayabiliyordum. O gün, sadece bir elbise almak istedim. Fakat o elbisenin içinde, tüm beden algım ve kendimle olan ilişkim vardı.
M Bedenin Gerçek Yüzü
Elbisenin kumaşı yumuşaktı, rengiyse tam istediğim gibiydi. Ama kabine girmeden önce o soruyu sormak zorundaydım: “M beden kaç kilo ve boy?” Bu soru aslında beni çok daha derin bir yere çekiyordu. İçimdeki o hafif heyecanla birlikte, biraz da endişe vardı. Elbisenin içine girecek miydim? Boyum ve kilom buna yeterli olacak mıydı?
Giysi kabininin aynasına bakarken, birden duraksadım. Son birkaç yıldır sürekli kilo vermek, egzersiz yapmak ve sürekli bir şeyleri değiştirmek üzerine kafa yormuştum. Ama o an fark ettim ki, bedenimle ne kadar barış yapmaya çalışsam da, her zaman bir eksiklik hissiyatı vardı. Hangi bedeni giyersem giydim, içimdeki o eksik parçayı bulamıyordum.
Gömleği giyerken, bedenimin kıyafetle nasıl bir uyum sağladığını düşünürken, bir yandan da içimdeki başka bir ses “Neden böyle hissediyorsun?” diye soruyordu. Kafamın içinde bir tartışma başladı. İçimdeki mühendis gibi düşünen taraf, bedenin sadece bir et ve kemik olduğunu söylüyordu. “Bir bedene takılma, önemli olan senin nasıl hissettiğin.” Ama içimdeki o duygusal taraf, “Evet ama, herkesin gözleri bedeni görüyor. Eğer sen istediğin gibi görünmezsen, senin değerini nasıl anlayacaklar?” diye tepki veriyordu.
Elbiseyle İlk Buluşma
Elbiseyi üzerime geçirdiğimde, birden derin bir nefes aldım. Beklediğimden daha iyi görünüyordum, ama hâlâ tam olarak rahat değildim. O M beden elbisesi, ne fazla büyükti ne de küçük. Tam kıvamındaydı. Ama benim için önemli olan sadece bu değildi. İçimdeki sesler daha da çoğalmaya başlamıştı: “Sen de başarılısın, bedenin de başarılı.”
O an fark ettim ki, aslında her şey bir bedene, kiloya ve boyutlara sıkıştırılmamalıydı. Bedenim ne olursa olsun, beni ben yapan duygularım, düşüncelerim ve eylemlerimdi. “M beden kaç kilo ve boy?” sorusu aslında bu kadar önemli olmamalıydı. O an içimde bir rahatlama hissettim. Hangi bedeni giyersem giydim, bunu benim içsel huzurum belirliyordu.
Sonuçta…
Giysi kabininden çıkarken, elbiseyi satın almadım. Ama o gün, içimde büyük bir farkındalık oldu. Zihnimde yıllardır süregelen “M beden kaç kilo ve boy?” sorusu, birden daha az önemli hale geldi. O günden sonra, bedenimle olan ilişkimi yeniden gözden geçirdim. İçimdeki mühendis ve duygusal tarafım arasında çok güzel bir denge buldum.
Bedenin ne olduğu, gerçekten bu kadar önemli mi? Belki de gerçek soruyu şu şekilde sormalıyız: Kendimizi en iyi hissettiğimizde, hangi bedenin bizi tanımladığını bilebilir miyiz? Belki de kendimizi gerçekten sevmenin ilk adımı, hangi bedende olursak olalım, kendimize güvenmeyi öğrenmekti.